Ana içeriğe atla

Bir bakışta insanları anlamak mümkün mü?

Gerçekten, şu noktada olduğunu düşünen yok mu ? Yeni biri ya da eski biri farketmez insanların yüzünden,  bakışından,  ufacık bir tavrından nasıl biri olduğunu anladığın zamanlar yaşamıyor musun ? Ben yaşıyorum.  İnanın hiç yanılmıyorum bu konuda bir hareketi bir sözü neden söylediğini, neyi amaçladığını,  gerçekten mi yoksa sahte bir cevap verdiğini şıp diye anlıyorum. Tam nokta atışlarım var. 
O kadar ikiyüzlüyüz ki şu hayatta :) 😀 Bazen inanılır gibi gelmiyor ama çoğumuz yüze gülüp,  samimi davranışlarda bulunup arkadan turşu yemiş gibi yüzümüzü buruşturuyoruz. 
Paul Ekman ' ın ünlü çalışmaları,  mikro ifadeleri ve duygusal tepkiler üzerine yapılan araştırmalar,  gözlerin,  gülümsemelerin ve kaşların çok kısa süreli değişimlerinin,  içsel hislerimiz hakkında önemli göstergeler olduğunu söylüyor.  
Kesinlikle bakışların herkesi ele verdiğini düşünüyorum.  Gözler özellikle tam duyguların yansıması. 
İnsanları bir bakışta anlamak , bir keşif süreci. İnsanların bir bakışta tüm iç dünyasını kavrayabilmek her zaman mümkün olmasa da, bir göz teması , bir duruş,  bir gülümseme çok şey anlatabilir. Ancak bu işin sadece başlangıcıdır. Tabi ki her insanın hikayesi her bakışın arkasında farklı bir yaşam,  farklı bir deneyim var. Yani şu da bir gerçek evet insanı ilk etapta yargılamak ta büyük bir hata fakat benim anlatmak istediğim ve bahsettiğim daha çok niyetin anlaşılması gibi.  Bu konuda sabırlı olmak ve önyargılarından arınmak önemli. Empati de işin içine girince doğru anlayışa ulaşmak gerekiyor. 
Net örnekler verdiğimde ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Samimi bir bakışta , sıcak ve yumuşacık bir his vardır. İçinde saklı bir açıklık,  içtenlik ve güven hissedilir.  Gözleriyle gülümseyen biri kalbinin kapılarını açmış gibidir. İçiniz ısınır. Kibirli bir bakış soğuktur. Herşeyi bildiğini sanır ve kararlıdır.  O parıltyı görebilirsiniz. Karşısındakini yargılamak için hazırdır. İnsanlar kelimelerini saklayabilir ama bakışlarını saklaması zor. Ama en eğlencelisi kıskandığını ya da küçümsediğini belli etmemek için aşırı coşkulu destek verenlerdir. Ama o isyanı gözlerinde görürsünüz. En nihayetinde insan olmanın kaçınılmaz parçasıdır tüm bunlar. Bu durumu güzel anlatan sözlerden biri belki de Mark Twain' e ait; "İnsan dostunun başarısını içtenlikle kutlayacak kadar iyi birisi olduğunu sanır. Ta ki gerçekten başarılı olana kadar. " 
Bir annenin endişeli bakışında sevgiyi, bir dostun kıskanç gülümsemesindeki hayranlığı,  bir çocuğun parlayan gözlerinde merakı farkedebilmek...
Bir öğretmenin yorgun gözlerinde umudu, bir sevgilinin kaçamak bakışlarında özlemi,  bir yaşlının derin bakışların da hayatın hikayesini okuyabilmek...
Görmeyi gerçekten bilenlerden miyiz? Yoksa sadece bakanlardan mı?
Sevgiler...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AHLAKİ GÖRECELİK (1)

 Öncelikle Merhaba; Beni bu Blogger sayfasını açmaya ve yazmaya iten ve artık bir şekilde içimdeki ve aklımdaki düşünceleri atmak, paylaşmak yalnız olmadığımı bilmek, içimden geçen bu duyguları sadece benim hissetmediğimi bilmek için açmış bulunuyorum. Bir şekilde birşeyler yapmam ve paylaşmam gerekiyordu. Çünkü çevremdeki insanların bu kadar tepkisizligine ve kayıtsızlığına dayanamıyorum.Toplumsal olaylar, günlük yaşamdaki karşılaştığımız fakat herkesle paylaşamadigimiz haksızlık ve insanların davranışları hakkında aslında kafama esen hersey hakkında yazmak istiyorum. Bu blogta öyle edebi şeyler bulamayacaksaniz. Bu blogta yaşayan normal bir insanın düşüncelerini bulacaksınız. Neden kayıtsız kalıyoruz etrafımıza karşı?  Araştırdım, psikolojide bunu yeri neresidir?  Pek çok yazı okudum. Travmalar, stres bozuklukları ve pek çok şeyin sonucunda "şizoid kişilik bozukluğu " olarak karşıma çıktı.Nedir bu şizoid kişilik bozukluğu? Kısaca açıklamam gerekirse; duygusal soğukluk, ...

Gökyüzünden Gelen Hazinenin Hikayesi (Toplanın Altın 'ın hikayesini anlatacağım size) (5)

Milyarlarca yıl önce, sessiz bir evrende  , iki devasa nötron yıldızı birbirine yaklaşmaya başladı.( Yazarken heyecanlandım 😆) Her biri, yıldızların yaşam döngüsünden arta kalan yoğun cisimlerdi. Sessizce ama kaçınılmaz şekilde bir çarpışmaya doğru ilerlediler.  Ve bir gün , o büyük an geldi; yıldızlar birbirine çarptı ve evreni aydınlatan muazzam bir patlama meydana geldi.  Bu patlamaya "kilonova" diyoruz. Ancak sadece bir ışık gösterisi değildi bu, aynı zamanda evrenin en değerli elementlerinden biri olan Altın ' ın doğum anıydı. ( hayırlı olsun nur topu gibi bir Altın madenimiz oldu. ) 😁 Atomlar bu kozmik dans sırasında birleşti,  enerji ve kaosun ortasında altın taneleri oluştu. Sonra, milyonlarca yıl boyunca, bu altın taneleri uzayın boşluğunda sürüklendi. Toz ve gaz bulutlarına karışarak yeni yıldız sistemlerinin ve gezegenlerin oluşumuna katkıda bulundu. Dünyamız da bu kozmik mirastan nasibini aldı. Milyarlarca yıl önce,  dünya' nın yüzeyine çarpan mete...

YAŞAMAK (Acının ve neşenin dansı) (7)

Bazen hayat, iç içe geçmiş zıtlıkların sahnesi gibi gelir insana. Neşe ile hüznün,  umut ile kaderin, başlangıç ile sonun aynı anda var olduğu bir oyun... Bir an gülerken, diğerinde derin bir sessizliğe gömülebiliriz . Acının içinden geçmeden neşeyi, kaybetmeden sahip olmanın değerini,  düşmeden yükselmenin anlamını bilebilir miyiz gerçekten? Yaşamak, sadece nefes almak değil; hissetmek, yaralanmak,iyileşmek bazen tekrar kanamak demek. Mutluluklarımızı büyüten,  hüzünlerimizin gölgesi değil mi zaten? İşte bu yüzden yaşamın karmaşıklığı içinde kaybolurken bile belki de asıl yolculuk tam da burada başlıyordur. Yaşamla ilgili eski zamanlara baktım bu yazıyı yazarken ekleyebileceklerime; Antik yunan'da filozoflar, hayatın anlamını sorgularken bir yandan da onun kaçınılmaz acılarını kabul etmeyi öğütlermiş. (İçinden geçin diyorlar yani) Stoacı, filozof Epiktetos, "Başa gelen şeyler değil, onlara verdiğimiz anlam bizi üzer. " derken, aslında yaşamanın bizim iç dünyamızda şekill...