Ana içeriğe atla

CESARET!

En son ne zaman korkmana rağmen bir adım attın?
“Başkalarının ne düşüneceğinden çekinmeden kendi doğrularını savunduğun bir an oldu mu?”

Eğer korkmasaydın, şu an ne yapardın?”

Bu sorulara vereceğin cevaplar, cesaretin hayatındaki yerini anlamana yardımcı olabilir. Küçük gibi görünen cesaret anları, aslında büyük değişimlerin temelini oluşturur. Kendi hayatında cesur olursan, başkalarına da cesur olma hakkı tanırsın.

Cesaret bulaşıcıdır. Bir kişi korkularını aşıp cesurca harekete geçtiğinde, çevresindekilere de ilham verir. Bunu tarihteki büyük değişimlerden, toplumsal hareketlerden veya günlük hayatımızdaki küçük ama etkili cesaret örneklerinden görebiliriz. 
Cesaretin sadece büyük eylemlerle değil, bazen bir kelimeyle, bir duruşla da gösterilebileceğini düşünüyorum. 

CESARET: BİREYDEN TOPLUMA UZANAN GÜÇ

Cesaret denildiğinde aklımıza genellikle büyük kahramanlık hikayeleri gelir. Oysa cesaret, hayatımızın en sıradan anlarında bile kendini gösterir. Gerçek cesaret, korkusuz olmak değil, korkuya rağmen harekete geçebilmektir. Peki, cesaret sadece bireysel bir mesele midir? Yoksa bir kişinin cesareti, toplumun cesaretini de artırabilir mi?

Bireysel Cesaretin Gücü

Hepimiz hayatımızın bir noktasında cesur olmayı gerektiren kararlarla karşılaşırız. Bir fikrimizi savunmak, yanlış gördüğümüz bir şeye itiraz etmek, kendimiz için doğru olanı seçmek cesaret gerektirir. Ama kaçımız bunu yapabiliyoruz?

Tarihe baktığımızda, büyük toplumsal değişimlerin arkasında cesur bireylerin olduğunu görürüz. Bir kişinin attığı adım, diğerlerine de ilham verir ve zamanla bir toplumsal harekete dönüşebilir.

Bir öğrencinin, okulda yanlış bir uygulamaya karşı sesini yükseltmesi, diğer öğrencileri de cesaretlendirebilir. Bir işçinin adaletsizliğe karşı durması, tüm çalışanlara güç verebilir. Bir kadın, toplumun dayattığı kalıpları reddettiğinde, diğer kadınlar da onun izinden gitmeye cesaret edebilir.

Cesur Olmak İçin Ne Yapmalıyız?

Cesaret, doğuştan gelen bir özellik değildir; geliştirilebilir. Cesur olmak için büyük kahramanlıklara gerek yok. Küçük adımlarla başlamak, zamanla daha büyük adımlar atabilmenin yolunu açar. 

Cesaret sadece bireysel bir erdem değil, toplumları dönüştüren bir güçtür. Senin cesaretin, başkalarına da ilham verebilir. Küçük bir kıvılcım, büyük bir yangına dönüşebilir.
cesaretin en güçlü bağlarından biri korkudur. Hatta cesaretin, korkunun varlığı olmadan anlam kazanamayacağını bile söyleyebiliriz. Çünkü cesaret, korkusuzluk değil, korkuya rağmen harekete geçmektir.

Korku olmadan cesaret var olabilir mi?

Korkularımız, bizi durdurmak yerine bizi harekete geçmeye teşvik edebilir mi?

Bir insanın korkularıyla yüzleşmesi, aslında cesaretin doğuş anıdır. Örneğin, sahneye çıkmaktan korkan birinin yine de çıkıp konuşma yapması, korkunun aşılmasıyla gelen bir cesaret eylemidir. Aynı şekilde, haksızlığa uğramaktan korkmasına rağmen sesini yükselten biri, korkunun onu durdurmasına izin vermemiştir.
Bir insan, sevdiği birini kaybetmekten korktuğu için onun yanında daha fazla vakit geçirmeye karar verebilir. Hayallerini gerçekleştirememe korkusu, onu daha fazla çaba göstermeye itebilir. Bazen, bir şeyleri kaybetmemek için cesur oluruz; bazen de kaybettikten sonra, yeniden ayağa kalkabilmek için cesarete ihtiyaç duyarız.

Kaybetme korkusu seni durduruyor mu, yoksa harekete mi geçiriyor?

Bir şeyi kaybetmek, bazen daha büyük bir kazanca dönüşebilir mi?


Kaybetme korkusu, bizi geride tutan bir zincir de olabilir, harekete geçiren bir güç de. Önemli olan, bu korkuyu nasıl yönettiğimizdir. Cesaret, bazen kaybetmeyi göze alabilmektir. Çünkü bazı kayıplar, bizi daha güçlü ve özgür kılar.

Cesaretiyle dünyaya örnek olmuş birçok insan var. Kimileri adalet için savaştı, kimileri toplumun değişmesi için büyük riskler aldı. İşte cesaretiyle iz bırakan bazı isimler:
Atatürk – Bir Milletin Kaderini Değiştirme Cesareti

Osmanlı’nın yıkılmak üzere olduğu bir dönemde, halkı organize edip bağımsızlık savaşını başlattı. Eğitim, kadın hakları ve çağdaşlaşma konusunda attığı adımlarla sadece bir ülkenin değil, tüm dünyanın dikkatini çekti. Cesaret, bazen imkânsız görüneni mümkün kılmaktır.


Nelson Mandela – Özgürlük İçin Cesaret

Güney Afrika’da ırk ayrımcılığına karşı mücadele eden Mandela, bu uğurda 27 yıl hapis yattı. Çıktığında kin gütmek yerine barışı seçti ve ülkesini birleştirdi. Onun cesareti, tüm dünyaya adaletin peşinden gitmenin bedelini ve değerini gösterdi.

Rosa Parks – Tek Bir Adımla Direniş

1955’te ABD’de siyahilere uygulanan ayrımcılığa karşı sessiz ama etkili bir direniş gösterdi. Otobüste beyaz bir yolcuya yer vermeyi reddettiğinde, büyük bir sivil haklar hareketinin fitilini ateşledi. Bazen cesaret, sadece “hayır” diyebilmektir.

Malala Yousafzai – Eğitime Erişim İçin Cesaret

Taliban’ın kadınlara eğitim hakkı tanımadığı Pakistan’da, 11 yaşında kızların okuması gerektiğini savundu. 15 yaşında suikast girişimine uğradı ama pes etmedi. Bugün hala milyonlarca kız çocuğunun eğitim hakkı için mücadele ediyor.

Galileo Galilei – Gerçeği Savunma Cesareti

Döneminin kilisesine ve otoritesine karşı gelerek Dünya’nın Güneş etrafında döndüğünü savundu. Bu yüzden yargılandı ve ev hapsine mahkum edildi. Ama bilime olan inancı, onu susturamadı. Cesaret, bazen gerçeği savunmak uğruna yalnız kalmayı göze almaktır.

Frida Kahlo – Acıya Rağmen Sanata Tutunma Cesareti

Ağır bir kaza geçirmesine rağmen resim yapmaya devam etti. Yaşadığı fiziksel ve duygusal acıları sanata dönüştürdü ve milyonlarca insana ilham verdi. Cesaret, bazen en büyük acıları bile güzelliğe dönüştürebilmektir.

Yuri Gagarin – Bilinmeze Yolculuk

İnsanlık tarihindeki en büyük bilinmezlerden birine, uzaya ilk çıkan insan olarak adım attı. Gökyüzünü keşfetme cesareti, bugün hâlâ devam eden uzay çalışmalarının temelini attı.

Bu isimlerin her biri, cesaretin farklı bir yüzünü temsil ediyor. Kimisi hayır demeyi, kimisi direnerek ilerlemeyi, kimisi bilinmeze adım atmayı seçti.

Cesaret, sadece savaş meydanlarında, mahkeme salonlarında ya da büyük kitlelerin önünde gösterilmez. Bazen bir hayvanın sesi olmak, bazen yanlış gördüğümüz bir düzene karşı çıkmak, bazen de kendimiz olmaktan korkmamaktır. 
Sen bir gün hangi fırtınaya rağmen ışığını yakacak, hangi toprağı yararak gün yüzüne çıkacaksın?
 Sevgiler...
Kitap ve Film Önerileri:
"İnsanın Anlam Arayışı" – Viktor E. Frankl

Nazi toplama kamplarında yaşanan gerçek bir hikâye üzerinden insanın zorluklar karşısında nasıl cesaret bulabileceğini anlatıyor.

 "Kendine Ait Bir Oda" – Virginia Woolf

Kadınların cesurca kendilerini ifade edebilmesi için düşünce özgürlüğünün önemini vurgulayan klasik bir eser.

Hidden Figures (Gizli Sayılar) – 2016

NASA’da çalışan üç siyahi kadının, ırkçılığa ve cinsiyetçiliğe karşı cesurca mücadelesini konu alan ilham verici bir film.



Braveheart (Cesur Yürek) – 1995

İskoçya’nın özgürlüğü için savaşan William Wallace’ın hikayesi, bireysel ve toplumsal cesaretin en güçlü örneklerinden biri.



Dead Poets Society (Ölü Ozanlar Derneği) – 1989

Bir öğretmenin, öğrencilerine özgür düşünmeyi ve cesurca kendi yollarını çizmeyi öğrettiği unutulmaz bir film.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AHLAKİ GÖRECELİK (1)

 Öncelikle Merhaba; Beni bu Blogger sayfasını açmaya ve yazmaya iten ve artık bir şekilde içimdeki ve aklımdaki düşünceleri atmak, paylaşmak yalnız olmadığımı bilmek, içimden geçen bu duyguları sadece benim hissetmediğimi bilmek için açmış bulunuyorum. Bir şekilde birşeyler yapmam ve paylaşmam gerekiyordu. Çünkü çevremdeki insanların bu kadar tepkisizligine ve kayıtsızlığına dayanamıyorum.Toplumsal olaylar, günlük yaşamdaki karşılaştığımız fakat herkesle paylaşamadigimiz haksızlık ve insanların davranışları hakkında aslında kafama esen hersey hakkında yazmak istiyorum. Bu blogta öyle edebi şeyler bulamayacaksaniz. Bu blogta yaşayan normal bir insanın düşüncelerini bulacaksınız. Neden kayıtsız kalıyoruz etrafımıza karşı?  Araştırdım, psikolojide bunu yeri neresidir?  Pek çok yazı okudum. Travmalar, stres bozuklukları ve pek çok şeyin sonucunda "şizoid kişilik bozukluğu " olarak karşıma çıktı.Nedir bu şizoid kişilik bozukluğu? Kısaca açıklamam gerekirse; duygusal soğukluk, ...

Gökyüzünden Gelen Hazinenin Hikayesi (Toplanın Altın 'ın hikayesini anlatacağım size) (5)

Milyarlarca yıl önce, sessiz bir evrende  , iki devasa nötron yıldızı birbirine yaklaşmaya başladı.( Yazarken heyecanlandım 😆) Her biri, yıldızların yaşam döngüsünden arta kalan yoğun cisimlerdi. Sessizce ama kaçınılmaz şekilde bir çarpışmaya doğru ilerlediler.  Ve bir gün , o büyük an geldi; yıldızlar birbirine çarptı ve evreni aydınlatan muazzam bir patlama meydana geldi.  Bu patlamaya "kilonova" diyoruz. Ancak sadece bir ışık gösterisi değildi bu, aynı zamanda evrenin en değerli elementlerinden biri olan Altın ' ın doğum anıydı. ( hayırlı olsun nur topu gibi bir Altın madenimiz oldu. ) 😁 Atomlar bu kozmik dans sırasında birleşti,  enerji ve kaosun ortasında altın taneleri oluştu. Sonra, milyonlarca yıl boyunca, bu altın taneleri uzayın boşluğunda sürüklendi. Toz ve gaz bulutlarına karışarak yeni yıldız sistemlerinin ve gezegenlerin oluşumuna katkıda bulundu. Dünyamız da bu kozmik mirastan nasibini aldı. Milyarlarca yıl önce,  dünya' nın yüzeyine çarpan mete...

YAŞAMAK (Acının ve neşenin dansı) (7)

Bazen hayat, iç içe geçmiş zıtlıkların sahnesi gibi gelir insana. Neşe ile hüznün,  umut ile kaderin, başlangıç ile sonun aynı anda var olduğu bir oyun... Bir an gülerken, diğerinde derin bir sessizliğe gömülebiliriz . Acının içinden geçmeden neşeyi, kaybetmeden sahip olmanın değerini,  düşmeden yükselmenin anlamını bilebilir miyiz gerçekten? Yaşamak, sadece nefes almak değil; hissetmek, yaralanmak,iyileşmek bazen tekrar kanamak demek. Mutluluklarımızı büyüten,  hüzünlerimizin gölgesi değil mi zaten? İşte bu yüzden yaşamın karmaşıklığı içinde kaybolurken bile belki de asıl yolculuk tam da burada başlıyordur. Yaşamla ilgili eski zamanlara baktım bu yazıyı yazarken ekleyebileceklerime; Antik yunan'da filozoflar, hayatın anlamını sorgularken bir yandan da onun kaçınılmaz acılarını kabul etmeyi öğütlermiş. (İçinden geçin diyorlar yani) Stoacı, filozof Epiktetos, "Başa gelen şeyler değil, onlara verdiğimiz anlam bizi üzer. " derken, aslında yaşamanın bizim iç dünyamızda şekill...