Geleceği kaçıran bir sistem üzerine kurulu bir eğitim sistemimiz olduğunu düşünüyorum.
Ülkemizdeki eğitim çıkmazını yazmasam olmazdı. Çünkü çok önemli bir yaş grubunu eğitmeye çalışıyorum. Hep Fillandiya , Japonya gibi ülkelerin eğitim sistemlerine özenip onları örnek gösteriyoruz. Gerçekten de eğitimde yaptıkları şeyler devrim niteliğinde.
Peki daha farklı yerlere de bakalım mı birlikte? Bir kaç yeri araştırdım mesela Estonya, bugün dijitalleşmeyi eğitim sistemine en başarılı bir şekilde entegre eden ülkelerden biri. İlkokuldan itibaren kodlama zorunlu ders olarak veriliyor. 2001' den beri tüm ders kitapları dijital ortamda ücretsiz olarak sunuluyor. OECD'nin PISA sonuçlarına göre, Avrupa' nın en başarılı eğitim sistemlerinden biri olmasına rağmen, bütçesi diğer gelişmiş ülkelerden çok daha düşük.
Singapur, "Az ama öz" Bir müfredata sahip. Singapur, ezber yerine az ama derinlemesine öğrenme yaklaşımını benimsiyor, öğrenciler daha az konu işliyor ancak her birini derinlemesine öğreniyor. "Teach less, learn more" ( Daha az ögret, daha çok öğren) politikasıyla öğrencilerin yaratıcılığını ve problem çözme yeteneklerini geliştiriyor. Öğretmenler sürekli eğitim alıyor ve mesleki gelişimlerine büyük yatırım yapılıyor.
Kanada, not sistemi yerine beceriye odaklanan bir sistemleri var. Kanada' da öğrenciler, klasik sınav notları yerine beceri degerlendirmeleriyle takip ediliyor. Okul öncesi eğitim zorunlu olmasa da devlet tarafından teşvik ediliyor. Ve çocukların akademik başarısını arttırıyor. Öğretmenler sadece ders anlatan kişiler değil, rehber olarakta görülüyor.
Hollanda, kendi hızında öğrenme modeli kullanıyor. Hollanda' da öğrenciler bireysel öğrenme hızlarını göre eğitim alabiliyor. Demokratik okullar adı verilen sistemde öğrenciler kendi öğrenme yollarını belirleyebiliyor ve mutlu öğrenciler sıralamasında dünya liderlerinden biri.
Bizim eğitim sistemimizdeki müfredatın ezberci ve çağın gerçeklerine uygun olmamasından tutun eleştirel düşünme, yaratıcılık ve problem çözme gibi becerilerinin hiç biri içeriğimizde yok. (Olduğunu iddia eden de yok. Sadece öyle olduklarını sananlar var kendi içlerinde.) Günlük hayata bir katkı sağlamaktan o kadar uzak ki! Sürekli değişen sistemine öğrenciler ve Öğretmenler üzerinde yarattığı büyük bir stres söz konusu.
Peki Öğretmenlerimiz donanımlı mı?
Eğitim fakültelerindeki yetersiz ve uygulamalı eğitimin eksikliği, öğretmenlerin sürekli kendilerini geliştirmelerini teşvik eden bir sistemin olmaması. Ezberci sistem ve donanımsız Öğretmenler çıkmazı. Çocuklara erken yaşta ilgi alanlarını keşfetmeleri için eşit fırsatlar sunulmalı. Hep diyoruz ezberci sistem yerine proje tabanlı, araştırmaya dayalı ( çocuklara gerçek bir araştırmanın nasıl yapılması gerektiğini öğreterek tabiki çünkü hadi bunu araştırın diyerek verilen yükler değil, alt yapı oluşturarak yapılmasına yönlendirilmesi gerekir.) bir müfredat geliştirilmeli. Peki buna uygun alt yapı? Öğretmen eğitim sistemleri var mı ? Yoksa damdan düşer gibi hadi bu sene bunu yapıyoruza mı maruz kalınıyor? Günlük hayatla bağlantılı dersler ( finansal okur yazarlık, eleştirel düşünme, girişimcilik) Anasınıfında okula topuklu ayakkabı ve rahat olmayan kıyafetlerle gelen Öğretmenler nasıl bağ kurabilir. Çok komik ama bence çok önemli bir konu. Mesleki eğitimlerin içi bomboş. Başarılı öğretmenlerin teşvik edilmesi de çok önemli. Peki okul yapılarına dikkat ediyor musunuz? Eğitimde eşitlik yok bir kere ,bu okulların mimari kim Allah aşkına estetikten yoksun , kullanışsız alanlarla dolu hepsi. Her yer beton bir okulun içinde nasıl yeşil alan olmaz! Aklım şaşıyor! Teknolojik alt yapılar ise vasatın altında. Spor, sanat, bilim atölyeleri hep özel kurumların elinde ve paran varsa katılabiliyorsun. Ekolojik okuldan bahsetmiyorum bile yanından bile geçemiyoruz.Kamu okullarının kalitesini arttırıp özel okulların zorunluluğu ortadan kaldırılmalı. Devlet okullarında bireyselleştirilmiş eğitim modelleri uygulanmalı ki veliler özel okula yönelmek zorunda kalmasın. ( Hoş özel okulda da böyle bir sistem yok.)
Çürüyen bir sistem ve kaybolan bir gelecek görünüyor bize. İçimden geçenleri şöyle sıralayabilirim size;
Öğretmenlerin bıkmışlığı ve yetersizliği, geliştirmek yerine köreldikleri, okulların sadece dört duvar olup, gelişmelerine katkı sunmadığı, özel okulların ticarethaneye dönüştüğü, çocukların kendilerini keşfetmelerine imkan tanınmayan bir sistem. Bu kadar karamsar mıyım? Maalesef evet!
"Bir ülkenin geleceği sınıflarında şekillenir. Türkiye ' de ise sınıflar, öğrencilerin ufkunu açmak yerine , onları dar kalıplara hapsetmek için var gibi adeta"
Yetersiz kontenjanlar ve mülakat sistemi gibi belirsizliklerin öğretmen adaylarını nasıl mağdur ettiği ortada.( Haksız olanlardan bahsediyorum tabiki ) Eğitime yeterince ayrılmayan bütçeler yüzünden atanamayan öğretmenlerin sayısının her yıl artması. Prestijli bir meslek olmaktan çok uzak bir yerde artık öğretmenlik. Böyle bir sistemin gerçekten çocukların geleceğini hazırladığını mı düşünüyoruz? Sürekli tartışılan bir eğitim sistemimiz var fakat değişen hiçbirsey yok! Reformların köklü değişikliklerle yapılması ve uygulanması gerekir. Kısacası bir çocuğun iyi bir eğitim alması ailesinin gelirine bağlı çoğu zaman öyle değil mi?
Gerçekten bir Reform için ne yapmalı?
Devletin eğitime uzun vadeli bir yatırım olarak yaklaşması gerekiyor. Öğretmenler yetiştirme sisteminin köklü şekilde değiştirilmesi. Okulda ilgi alanlarının keşfetmelerini söyleyecek sistemlerin oluşturulması. Eğitim reformlarının kağıt üzerinde değil, sahada uygulanabilir hale getirilmesi. Eğitimde kaybedeceğimiz bir nesil daha yok.
Ve işte sınıfa giren öğretmen…
Peki, nasıl giriyor? Yorgun mu, bıkkın mı, yoksa gözleri ışıl ışıl mı? Bugün çocuklara gerçekten bir şey katma heyecanı var mı? Yoksa sadece dersi anlatıp çıkmayı mı planlıyor?
Bir öğretmen, sınıfta kaç öğrencinin gözlerine bakabiliyor? Hepsini fark edebiliyor mu? Sessizce oturan o çocuk, aslında içinden fırtınalar koparıyor olabilir mi? Sürekli derse katılan öğrenci, belki de sadece fark edilmek istiyordur. Peki ya derse ilgisiz duran? Gerçekten tembel mi, yoksa iç dünyasında kimseye anlatamadığı başka bir savaşı mı var?
Bir öğretmen, dersine ne kadar hazırlanıyor? Elindeki müfredatı olduğu gibi anlatmak yerine, ona ruh katıyor mu? Gerçek hayattan örneklerle, öğrencinin ilgisini çekecek detaylarla dersi zenginleştiriyor mu? Yoksa yıllardır aynı defterden, aynı örnekleri mi anlatıyor?
Öğretmen olmak, sadece sınıfa girip ders anlatmak değil. Çocuklara ilham vermek, onların dünyalarını genişletmek, meraklarını ateşlemek demek. Ama bunu yapabilmek için öğretmenin kendisinin de meraklı olması gerekmez mi? Sürekli öğrenmeyen, kendini geliştirmeyen bir öğretmen, nasıl bir çocuğa ilham verebilir?
Elbette eğitim sisteminin yükü öğretmenlerin omuzlarında. Onlar da bu çarkın içinde eziliyor. Ama sınıfa girildiği an, o kapı kapandığında, en azından orada umutlu bir dünya kurmak mümkün. Çocuklara dünyayı sevdirmek, öğrenmeyi bir zorunluluk değil, bir keşif yolculuğu gibi sunmak mümkün.
Bu yüzden öğretmenlere son bir sözüm var:
Öğrencilerinizin geleceğini şekillendirirken, onların umutlarını da tüketmeyin. Çünkü siz fark etmeseniz de, çocuklar sizi izliyor. Ve unutmayın, kötü bir sistemin içinde bile, iyi bir öğretmen fark yaratabilir.
Dünyada eğitim sistemi değişiyor. Artık bilgiye ulaşmak mesele değil, onu nasıl kullanacağın önemli. Finlandiya, Güney Kore, Kanada gibi ülkeler çocuklarına ezber değil, eleştirel düşünme, problem çözme ve yaratıcılık öğretiyor. Onları geleceğe hazırlıyor. Peki, biz ne yapıyoruz?
Hâlâ sınavlarla öğrenciyi eleyerek mi başarıyı ölçüyoruz? Hâlâ öğrenmeyi bir zorunluluk, bir yük olarak mı sunuyoruz? Dünya teknolojiye, yapay zekâya, dijital eğitime odaklanırken biz hâlâ müfredatı güncelleyemiyor, öğretmenlerimize gerekli desteği veremiyoruz.
Bugün doğan bir çocuk, 20 yıl sonra nasıl bir dünyada yaşayacak? Onu bu dünyaya hazırlayabilecek miyiz? Yoksa hâlâ yıllar önce yazılmış kitaplarla, değişmeyen yöntemlerle mi eğitim vereceğiz?
Gerçek şu ki, bu sistem böyle devam ederse Türkiye, küresel eğitim yarışında geride kalmaya mahkûm. Öğrencilerimiz, dünyanın hızına yetişemeyecek. Ve en acısı da şu: Dünyanın her yerinde hayallerini gerçekleştirebilecek yetenekli gençlerimiz, bu sistem yüzünden ya körelip gidecek ya da başka ülkelere kaçmak zorunda kalacak.
Eğitim, bir ülkenin geleceğini belirler. Ve biz, o geleceği hâlâ eski kalıplarla inşa etmeye çalışıyoruz. Oysa artık köklü değişimler şart. Yoksa bu sistemin yetiştirdiği çocuklar, çok geçmeden ona meydan okuyacak. Ve o gün geldiğinde, eğitimde devrim yapmak zorunda kalacağız ama belki de çok geç olacak.
Mustafa Kemal Atatürk'ün şu sözüyle bitirelim: "Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder."
Bu söz, eğitimin bir milletin kaderini nasıl belirlediğini açıkça ifade eder. Eğitim, toplumların özgürlüğünü, bağımsızlığını ve onurunu korumanın temelidir. Eğer eğitim sistemi güçlü, adil ve kapsayıcı ise, o millet yükselir ve saygın bir konuma ulaşır. Aksi takdirde, yetersiz bir eğitim sistemi, toplumu geri bırakır ve hatta esarete sürükler.
Bu nedenle, eğitim sistemimizi eleştirel bir gözle değerlendirip, eksiklikleri gidermek ve çağın gereklerine uygun hale getirmek hepimizin sorumluluğudur. Unutmayalım ki, çocuklarımızın alacağı kaliteli bir eğitim, ülkemizin aydınlık yarınlarının teminatıdır.
Eğitim sisteminin iyileştirilmesine dair farkındalık oluşturmak ve ilham vermek amacıyla aşağıdaki kitapları ve filmleri incelemenizi öneririm:
Kitaplar:
-
"Aptallaştıran Eğitim" – John Taylor Gatto
Gatto, modern eğitim sisteminin öğrencilerin yaratıcılığını ve eleştirel düşünme becerilerini nasıl körelttiğini eleştiriyor ve alternatif eğitim modellerini tartışıyor.
-
"Eğitilmemiş Zihin" – Howard Gardner
Gardner, geleneksel zekâ anlayışını sorgulayarak çoklu zekâ kuramını tanıtıyor ve bu kuramın eğitim sistemine nasıl entegre edilebileceğini tartışıyor.
-
"Demokratik Okullar: Güçlü Eğitimden Notlar" – Michael W. Apple ve James A. Beane
Bu kitap, ABD'deki demokratik okul deneyimlerini inceleyerek, öğrencilerin katılımını ve eleştirel düşünmesini teşvik eden eğitim modellerini tartışıyor.
Filmler:
-
"3 Aptal" (3 Idiots)
Hint yapımı bu film, ezberci eğitim sistemini eleştirerek, öğrencilerin gerçek ilgi alanlarını takip etmelerinin önemini vurguluyor.
-
"Her Çocuk Özeldir" (Taare Zameen Par)
Bu film, öğrenme güçlüğü çeken bir çocuğun, doğru eğitim yaklaşımlarıyla nasıl başarılı olabileceğini anlatıyor.
-
"Ölü Ozanlar Derneği" (Dead Poets Society)
Film, geleneksel eğitim yöntemlerine karşı çıkarak, öğrencilerin yaratıcı düşünmelerini ve kendi yollarını bulmalarını teşvik eden bir öğretmenin hikâyesini anlatıyor.
-
"Canım Öğretmenim" (Monsieur Lazhar)
Cezayirli bir göçmenin, trajik bir şekilde ölen bir öğretmenin yerine geçerek, öğrencilerin ve kendi geçmişinin zorluklarıyla nasıl başa çıktığını anlatıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder