Ana içeriğe atla

"Negatif Durumları Nasıl Pozitife Çeviririz? İşte Size 10 Gerçek Hayat Taktiği!"

Hani bazı günler vardır ya, her şey üst üste gelir. Sabah kahveni dökersin, trafikte sıkışırsın, üzerine bir de moral bozan bir telefon... İşte o anlarda "Neden hep ben?" diye düşünürüz. Ama dur bir dakika. Gerçekten bu duygulara teslim olmak zorunda mıyız? Negatif bir durumun içinde pozitif bir pencere açmak mümkün mü? Cevap: Evet. Hem de düşündüğünden daha kolay.( Çünkü bu hafta böyle bir haftaydı ve ben hep neden? Neden ? Neden? Diye sorarken buldum kendimi sonra da bu taktikleri düşündüm bir bir uyguladım evet bazen işe yaramadığının farkındayım tabi ama denemekten vazgeçmedim günün sonunda kendimi bir savaşçı gibi hissettim ve vazgeçmediğim için kendimi tebrik ettim. Kısacası denemek bile iyi geldi.) 

Gel, birlikte konuşalım. İşte günlük hayatta işe yarayan, içinden çıkamadığın ruh halini dönüştürebilecek 10 öneri:

1. Kendine izin ver ama orada kamp kurma
Olumsuz bir şey yaşadığında hemen pozitif olmaya çalışma. Önce hisset. Kız, üzül, söylen... ama sonra o duyguda saplanma. “Bu duygu bana ne anlatmak istiyor?” diye sor. Çünkü geçici olanla kalıcı olanı ayırmak cesaret ister.
2. Bakış açını değiştir, 
Başına gelen şeyin başka bir versiyonunu hayal et. Mesela iş yerinde biri seni kırdıysa, “Bu bana ne öğretti?” diye düşün. Belki sınırlarını çizmen gerektiğini hatırlattı. Her hikâye, başka bir anlatımla yeniden yazılabilir.
Farklı bir taraftan bakmaya çalış.
3. Nefes almayı unutma (kelimenin tam anlamıyla)
Negatif bir anda yapabileceğin en kolay şey: derin bir nefes almak. Çünkü bedenin sakinleşmeden, zihnin berraklaşmaz. Bazen sadece üç derin nefes bile bakışını değiştirebilir.
4. Küçük şeyleri büyüt
Sabah güneşini fark ettin mi? Bir çocuğun sana gülümsediğini? Etrafına bir bak birşeyileri farket ve onun harikalığına odaklan .Bunlar küçük gibi görünür ama o kadar büyük etki yaratırlar ki... Negatif anlarda bu detayları büyütmeyi dene.
5. Hareket et, enerji değiştir
Yerinde kalırsan düşünceler de aynı yerde kalır. Yürüyüşe çık, dans et, biraz esneme yap. Fiziksel hareket, zihinsel çöküşü engeller. Düşünceler bazen sadece ayakta durduğumuz için daha pozitif olur.
6. İç sesi arkadaş gibi kullan
Kendine nasıl konuşuyorsun? "Ben zaten beceremem" mi diyorsun yoksa "Şu an zor, ama geçecek" mi? İç sesin bir arkadaş gibi yumuşak olursa, zihnin de savaşmayı bırakır. Ben çoğu zaman deli gibi kendimle konuşurum zihnimde hatta bazen farketmeden sesli 😆 Deli değilim ama olmadığımı da iddia edemem. Kendime çoğunlukla  o anlarda şunu söylerim. “Sen hata yaptığında değersiz olmazsın, sadece bir yol daha bulman gerek."
7. Karamsarlığı yazıya dök
İçini dökemiyorsan, yaz. Ne kadar saçma gelirse gelsin yaz. Kağıda dökülenler zihinden gider. Ve bazen yazarken fark etmediğin bir çözüm bile çıkabilir ortaya. İşte bir itiraf geliyor yazmaya bu yüzden başladım kendimi iyileştirmek ve en iyi versiyonuma ulaşmak için.Bir gün, çok kötü hissettiğim bir akşam şöyle yazdım: “Bugün çok zorlandım ama yine de dayanabildim.” Bu benim için çok önemliydi. 
8. Gerçekliği kontrol et
Düşüncelerin ne kadar gerçek? Kafanda kurduğun senaryoların yüzde kaçı gerçekten oldu? Bu soruyu kendine sorduğunda zihnin dramatik filmi bir anda belgesel moduna geçebilir. Düşündüğün kafanda kurduğun çoğu şey öyle değil. Kurmayı bırak. Zihnindeki senaryoları değil, gerçekleri esas al. Aksi halde kendi yazdığın hikâyede kaybolursun.

9. İyilik yap, küçük ama etkili
Birine güzel bir mesaj at, yaşlı birinin poşetini taşı, bir arkadaşına sürpriz yap. Başkası için iyi bir şey yapmak, kendi içindeki fırtınayı dindirir. Çünkü enerji döngüseldir. Beni çoğunlukla sakinleştiriyor ve dikkatimi iyi şeylere vermemi sağlıyor.  İyilik, enerjini yukarı taşır. 
10. Hatırla: Hepsi geçecek. Bu da geçer
Belki klişe ama gerçek. Bugüne kadar kaç kötü günü atlattın, bir düşün. Hepsi geçti. Bu da geçecek. Belki iz bırakacak ama seni güçlendirecek. Vazgeçme.  Zaman en büyük iyileştiricidir.

Negatif bir an, senin kim olduğunu tanımlamaz. O sadece bir an. Değişebilir, dönüşebilir. Ve bu dönüşüm senin elinde. Belki bir kahve molasında, belki bir nefeste, belki bu yazıyı okurken...

Kendine hatırlat: Kötü günler kalıcı değil. Ama senin onları nasıl karşıladığın, her şeyi değiştirir.

Bugün karanlıktaysan, bu yazı sana bir mum olsun.
Belki loş, ama yönü belli:
İleri.
Işığa.
Kendine.
Ekstra Bonus: Pozitifleşme Taktikleri

11. Kendine Bir “Drama Kraliçesi” Kotası Belirle
Her gün sadece 10 dakika şikâyet hakkın olsun. Alarmı kur, içini dök, sonra “Şikâyet süresi doldu!” deyip modunu değiştir. (Gerçekten işe yarıyor!)

12. Dans Et, Ama Terapi Gibi
Moralin bozulduğunda müziği son ses aç, saçma sapan dans et. Kötü ruh halinin senin ritmini bozmasına izin verme. Ritmi sen belirle!

13. Evde Oscar Töreni Düzenle
Kendine “Bugün en iyi sabretme ödülü”, “En iyi iç sesi susturma performansı” gibi ödüller ver. Bunu yaparken ayna karşısında teşekkür konuşması yapmayı da unutma.

14. Negatif Düşünceyi Eşeğe Bindir, Gönder
Gözünü kapat, seni darlayan düşünceyi bir eşeğe bindir. Üstüne “Dönüşü Olmasın” yazısı iliştirip hayalen çöle yolla. Ciddi ciddi dene; beyin bu metaforu çok sever!

Sevgiler..









Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

AHLAKİ GÖRECELİK (1)

 Öncelikle Merhaba; Beni bu Blogger sayfasını açmaya ve yazmaya iten ve artık bir şekilde içimdeki ve aklımdaki düşünceleri atmak, paylaşmak yalnız olmadığımı bilmek, içimden geçen bu duyguları sadece benim hissetmediğimi bilmek için açmış bulunuyorum. Bir şekilde birşeyler yapmam ve paylaşmam gerekiyordu. Çünkü çevremdeki insanların bu kadar tepkisizligine ve kayıtsızlığına dayanamıyorum.Toplumsal olaylar, günlük yaşamdaki karşılaştığımız fakat herkesle paylaşamadigimiz haksızlık ve insanların davranışları hakkında aslında kafama esen hersey hakkında yazmak istiyorum. Bu blogta öyle edebi şeyler bulamayacaksaniz. Bu blogta yaşayan normal bir insanın düşüncelerini bulacaksınız. Neden kayıtsız kalıyoruz etrafımıza karşı?  Araştırdım, psikolojide bunu yeri neresidir?  Pek çok yazı okudum. Travmalar, stres bozuklukları ve pek çok şeyin sonucunda "şizoid kişilik bozukluğu " olarak karşıma çıktı.Nedir bu şizoid kişilik bozukluğu? Kısaca açıklamam gerekirse; duygusal soğukluk, ...

Gökyüzünden Gelen Hazinenin Hikayesi (Toplanın Altın 'ın hikayesini anlatacağım size) (5)

Milyarlarca yıl önce, sessiz bir evrende  , iki devasa nötron yıldızı birbirine yaklaşmaya başladı.( Yazarken heyecanlandım 😆) Her biri, yıldızların yaşam döngüsünden arta kalan yoğun cisimlerdi. Sessizce ama kaçınılmaz şekilde bir çarpışmaya doğru ilerlediler.  Ve bir gün , o büyük an geldi; yıldızlar birbirine çarptı ve evreni aydınlatan muazzam bir patlama meydana geldi.  Bu patlamaya "kilonova" diyoruz. Ancak sadece bir ışık gösterisi değildi bu, aynı zamanda evrenin en değerli elementlerinden biri olan Altın ' ın doğum anıydı. ( hayırlı olsun nur topu gibi bir Altın madenimiz oldu. ) 😁 Atomlar bu kozmik dans sırasında birleşti,  enerji ve kaosun ortasında altın taneleri oluştu. Sonra, milyonlarca yıl boyunca, bu altın taneleri uzayın boşluğunda sürüklendi. Toz ve gaz bulutlarına karışarak yeni yıldız sistemlerinin ve gezegenlerin oluşumuna katkıda bulundu. Dünyamız da bu kozmik mirastan nasibini aldı. Milyarlarca yıl önce,  dünya' nın yüzeyine çarpan mete...

YAŞAMAK (Acının ve neşenin dansı) (7)

Bazen hayat, iç içe geçmiş zıtlıkların sahnesi gibi gelir insana. Neşe ile hüznün,  umut ile kaderin, başlangıç ile sonun aynı anda var olduğu bir oyun... Bir an gülerken, diğerinde derin bir sessizliğe gömülebiliriz . Acının içinden geçmeden neşeyi, kaybetmeden sahip olmanın değerini,  düşmeden yükselmenin anlamını bilebilir miyiz gerçekten? Yaşamak, sadece nefes almak değil; hissetmek, yaralanmak,iyileşmek bazen tekrar kanamak demek. Mutluluklarımızı büyüten,  hüzünlerimizin gölgesi değil mi zaten? İşte bu yüzden yaşamın karmaşıklığı içinde kaybolurken bile belki de asıl yolculuk tam da burada başlıyordur. Yaşamla ilgili eski zamanlara baktım bu yazıyı yazarken ekleyebileceklerime; Antik yunan'da filozoflar, hayatın anlamını sorgularken bir yandan da onun kaçınılmaz acılarını kabul etmeyi öğütlermiş. (İçinden geçin diyorlar yani) Stoacı, filozof Epiktetos, "Başa gelen şeyler değil, onlara verdiğimiz anlam bizi üzer. " derken, aslında yaşamanın bizim iç dünyamızda şekill...