Bir gün, ormanın derinliklerinde bir yaprak rüzgârla savruldu. Hiç kimse o yaprağın düşüşünü önemsemedi. Ama toprak fark etti. Çünkü o yaprak, toprağın besiniydi.
Toprak, onu sessizce içine aldı. Çürüdü, ayrıştı, toprakla bütünleşti. Günler geçti. Güneşin ışıltısıyla ısınan yer kabuğunda, bir tohum çatladı. İşte o yaprağın yok oluşu, yeni bir yaşamın başlangıcıydı.
O tohumdan çıkan filiz büyüdü. Yağmurun damlalarıyla beslendi, kuşların ötüşlerini dinledi, güneşle dans etti. Onun gölgesinde bir tilki uyudu, dalında bir kuş yuva yaptı.
Bir gün, filizin etrafına başka ağaçlar da geldi. Kimse onlara “toplanın” demedi. Ama bir bağ vardı aralarında. Sessiz ama güçlü bir anlaşma:
Birlikte yaşarsak ayakta kalırız.
Ağaçların kökleri, toprağın altında birbirine dokunuyordu. Gözle göremeyeceğimiz incecik mantar lifleri aracılığıyla haberleşiyor, zayıf olan ağaca yardım ediyor, fazla besini paylaşıyorlardı.
Doğada her şey birbiriyle konuşur.
Rüzgar çiçeğe fısıldar, arı çiçekle dans eder, su kaya ile oynar.
Hiçbiri diğerini sorgulamaz. Hiçbiri, “ben önemliyim, sen önemsizsin” demez.
Çünkü doğa, ayrım yapmaz.
Bir karınca da değerlidir, bir dağ da.
Ama biz insanlar…
Bazen kendi varlığımızı doğanın üstünde sanırız. Ağaçları keseriz, toprağı unuturuz, arının sesini duymayız. Oysa doğa, her gün bizi uyarır:
“Ben sensiz yaşarım. Ama sen bensiz bir gün bile dayanamazsın.”
Doğada hiç birşey boşuna değildir.
Kitap Önerileri;
1. Peter Wohlleben – Ağaçların Gizli Yaşamı
> “Ağaçlar, birbirlerini besleyebilir, hasta olanı uyarabilir, hatta ölen bir ağacın besinini kardeşlerine aktarabilir. Bizim ‘odun’ dediğimiz şey, onların yaşayan bir organizmasıdır.”
Toprağın altında sessizce uzanan kökler, bazen bizden daha çok empati kurar. Peter Wohlleben’in dediği gibi, doğadaki bağlar sadece fiziksel değil, duygusal bir etkileşim gibidir. Ağaçlar bile birbirlerine bakarken biz, kendi kardeşimize yüzümüzü çevirebiliyoruz.
2. Chinghiz Aitmatov – Toprak Ana
> “Toprak, en derin acıyı bile sessizce saklar ama hiç kimseye haksızlık etmez.”
Doğa, insanın aksine ne kin güder ne de hesap sorar. O, sabırla bekler. Ne zaman hatanı fark eder, elini toprağa koyarsan, seni yeniden kabul eder. Çünkü o bizim annemizdir; hem doğuran, hem affeden.
🎥 Belgesellerden
Fantastic Fungi (2019)
> “Mantarlar sadece çürüyen şeyleri dönüştürmez, aynı zamanda yaşamı birleştirir. Onlar doğanın internetidir.”
Doğanın köklerinde sadece besin değil, bilgi de dolaşır. Mantarlar, görünmez bir iletişim ağı kurarak ağaçlar arasında adeta e-posta taşır. Bilim insanları buna “Wood Wide Web” adını verir. İnsanlar kablosuz ağlarla gururlanırken, doğa bunu milyonlarca yıldır zaten yapıyor.
Our Planet – David Attenborough
> “Doğa bizim yardımımıza ihtiyaç duymuyor. Bizim, doğaya ihtiyacımız var.”
Göz kamaştıran belgesel “Gezegenimiz”de vurgulanan gerçek, insanlığın doğaya dair en çok unuttuğu şeydir. Bize sanki doğayı korumak lütufmuş gibi anlatılır. Oysa asıl ihtiyaç sahibi biziz. Kırdığımız her dal, aslında kendi damarımızdır.
> Tüm bu kitaplar, filmler ve belgeseller aynı gerçeğe işaret ediyor:
Doğa, birbirine görünmeyen iplerle bağlı bir varoluş düzenidir.
Ve biz o düzenin içinde ne kadar alçak gönüllü olursak, o kadar derin kökler salabiliriz.
Yorumlar
Yorum Gönder