Güçlü Görünmenin Bir Bedeli Var mı? "Topuklu ayakkabılarla koşmaya çalıştık hep; hem yetişmeye, hem kaçmaya."
Kadın olmak… Kimi zaman sessiz bir direniş, kimi zaman görünmeyen bir yük, çoğu zaman ise kendini kanıtlamaya çalışırken yıpranan bir benlik. Her kadının hikâyesi başka ama ortak bir noktada buluşuyoruz: Güçlü olmak zorundayız. Peki bu, gerçekten bir seçim mi? Yoksa bize giydirilmiş bir rol mü?
Gündelik Hayatta Görünmeyen Kadınlık
Sabah kahvaltısını hazırlayıp çocukları okula yetiştirip makyaj yaparak işe gitmeye çalışmak... Erkekler için başarı “normal” sayılırken, kadınlar “başarılı kadın” olarak özellikle etiketlenir. Çünkü hâlâ şaşırtıcıdır kadının başarması.
(Ayşe, büyük bir şirkette yönetici. Bir gün toplantıda fikir beyan ederken sözleri arada kaynadı. Aynı fikir beş dakika sonra erkek meslektaşı tarafından tekrarlandığında herkes alkışladı. Ayşe gülümsedi. Alışıktı. O günün gecesi, üç yaşındaki çocuğu ateşler içindeydi. Ayşe sabaha kadar uyumadı.)
Sayılarla Kadın Gerçeği
Dünya Ekonomik Forumu 2024 Raporu: Küresel cinsiyet eşitliğine ulaşmamıza 131 yıl var.
Türkiye’de kadınların iş gücüne katılım oranı %36 civarında.
Kadınların aynı pozisyonda erkeklerden %15-25 daha az maaş aldığı tespit edildi.
2024 yılında Türkiye'de öldürülen kadın sayısı 300’ü geçti.
Harvard Üniversitesi'nin 2022 tarihli araştırması: Kadınların toplantılarda sözünün kesilme oranı erkeklere göre %33 daha fazla.
Güçlü Görünmenin Yorgunluğu
Kadınlardan hem zarif hem savaşçı olmaları bekleniyor. Bir kadın liderse “agresif”, aynı davranıştaki erkekse “karizmatik” olarak etiketleniyor. Kadınlar güçlerini göstermek için önce savunmak zorunda kalıyorlar: Hem kendilerini, hem haklarını.
(Emine, şiddet gördüğü eşinden boşanmak isteyince ailesi “ne derler sonra?” dedi. Boşandı. Güçlüydü, ama yalnız. Çünkü kadın olmak çoğu zaman kendi çevrene rağmen ayakta kalmak demekti.)
Değişen Kuşak, Aynı Mücadele
Yeni nesil kadınlar sosyal medyada daha cesur, seslerini duyurmakta daha kararlı. Ama hala “cam tavan” yerinde duruyor. Kadınlar yükselebiliyor ama başlarını çarptıkları görünmez bir tavan hep var. Sistemin bu tavanı kıracak bir dönüşüme ihtiyacı var.
Erkek Şiddeti: En Çok Sevilenler, En Çok Yaralayanlar
Kadınlar için tehlike çoğu zaman dışarıda değil; evin içinde, aynı yastığa baş koydukları yerde. Fail; bir yabancı değil, "seviyorum" diyen biri. Türkiye’de 2024 yılında öldürülen kadınların %64’ü, eşi, eski eşi ya da sevgilisi tarafından hayattan koparıldı.
> Zeynep, erkek arkadaşı tarafından bıçaklandı.
Emine, eski eşi tarafından çocuğunun gözleri önünde öldürüldü."Ölmek istemiyorum" sözü, hafızalara kazındı.
Başak, sokakta yürürken hiç tanımadığı bir adam tarafından “rastgele seçilerek” katledildi.
Bu isimler sadece haber başlığı değil; birer hayattı. Sessizliğin öldürdüğü, şiddetin her gün evrim geçirdiği bir düzende kadın olmak, bazen sadece yaşamak bile bir direnişe dönüşüyor. Biz artık kadınların anılmasını değil, yaşamalarını istiyoruz.
Ve Biz...
Ve biz, hâlâ üzgünüz. Hâlâ yastayız tanımadığımız kadınlar için. Her gün bir haberle, bir fotoğrafla, bir "öldürüldü" cümlesiyle içimizden bir parça eksiliyor. Kız kardeşimiz, arkadaşımız, kendimiz... Her biri bizden biri.
Ama sadece üzgün değiliz artık. Kızgınız. Bu kadar kadının sırf “gitmek istediği” için, “gülmek istediği” için, “yaşamak istediği” için öldürülmesine sessiz kalanlara öfkeliyiz.
Bu bir kader değil. Bu, sistematik bir çürüme.
Kadınlar artık korkarak değil, haykırarak yaşamak istiyor.
Ve biz buradayız. Anlatıyoruz, yazıyoruz, isyan ediyoruz. Çünkü sessizlikle değil, sesle değişecek bu dünya.
Yorumlar
Yorum Gönder