Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Anlaşılmadık Sandık Ama Herkes Anladi:)

Bazı insanlar hayatı sessiz sedasız yaşar, bazılarıysa yaşadığını her mimiğiyle bağırır. Yine de hepimizin ortak bir yanı var: Kendimizi gizlediğimizi sanmak. Oysa davranışlarımızda, tonlamamızda, yüzümüzde öyle ipuçları saklıdır ki karşımızdaki Sherlock değilse bile olayı çözer. Birini görüp de "Bir gariplik var ama ne olduğunu çıkaramıyorum" demek, genelde o kişinin "Hiçbir şeyim yok" diyerek bir dağ gibi dert saklamasındandır. Çünkü insan, anlaşıldığını sanmaktan çok, anlaşılmadığını umar. Bu da bizi, hem komik hem trajikomik davranış kalıplarının içine sokar. 🎭 GİZLEDİĞİMİZİ SANDIĞIMIZ AMA ÇOK BELLİ OLAN DAVRANIŞLAR Bazı davranışlarımız vardır, ağzımızdan bir şey çıkmaz ama vücudumuz düğün salonu gibi bağırır. Üzerimize bir masumiyet pelerini atarız, altından kıvrım kıvrım pasif agresiflik sızar. Sanırız ki çok iyi sakladık, ama karşımızdakinin gözünde neredeyse altyazıyla geçiyor: “Ne düşündüğünü çok iyi anladım.” İşte anlaşılmadığını sandığımız ama herkesin ç...

Hersey para mı?

HER ŞEY PARA MI? (Yoksa biz mi abartıyoruz?) Tarih Kısa, Hesap Uzun: Para dediğimiz şey, öyle sonradan çıkma bir şey değil. Tarih öncesi insanlar bile “bu mamut butuna karşılık iki taş balta alırım” gibi hesaplar peşindeydi. Ama takas sistemi zordu: Kimse kimsenin keçisini beğenmez, herkes kendi buğdayını överdi. İşte tam bu noktada sahneye Lidyalılar çıktı. “Kardeşim biz bu işe bir son verelim, şu parlak şeyleri bastıralım,” dediler ve ilk madeni parayı M.Ö. 7. yüzyılda dolaşıma soktular. Dolar mı? Euro mu? Dolar, 1792’de ABD’nin milli gururu olarak doğdu. İsmi bile havalı: “Thaler” kelimesinden türedi, Avrupalı bir havası var. Euro ise 1999’da, " biz birleşelim de Almanya'nın sözü geçsin" diyen AB’nin ortak cüzdanı oldu. 2002’de cebe girdi, hâlâ oradan çıkamıyor. Peki... Her şey para mı gerçekten? Sabah kahveni içmeden güne başlayamıyorsan evet. Ev sahibin kirayı hatırlattığında: kesinlikle. Çocuğun okul gezisine gitmek istiyorsa ama aidat “çeyrek altın” düzeyindeyse: ...

Gittiği Yeri Güzelleştirenler

Girdiği her ortama ferahlık katan, sözüyle değil haliyle huzur veren insanlar vardır. Onlar ne kalabalık yaparlar ne gürültü. Ama bir odaya girdiklerinde ortam aydınlanır. Peki nedir bu insanların sırrı? Ve biz neden bu tür insanların ardından bir "iyi ki" fısıldarız? Geçenlerde ara sokaklardan birinde yürürken gözüme bir pencere çarptı. Solgun duvarların ortasında bir renk gibiydi. Pencere kenarında sardunyalar, içerde usulca sarkan danteller, önünde küçük bir masa, iki tahta sandalye... Belli ki biri burayı sahiplenmişti. Belki kiracıydı, belki geçiciydi ama kalıcı bir güzellik bırakmak istemişti. O an içimden geçen şuydu: “Bazı insanlar gittiği yeri güzelleştirir, çünkü içinde güzellik taşıyordur.” Güzelleştirmek, süslemekten farklıdır. Parlatmak, her şeyin yolunda olduğunu göstermek değil; yolunda olmayanı dahi sevgiyle kabul etmek ve dönüştürmektir. Bu yüzden vizyon sahibi insanlar bunu farkında bile olmadan yapar. Onlar için bu bir gösteri değil, bir yaşam tarzıdır. Ama...

ZEN: OTURARAK AYDINLANMA

“Düşünme!” Eğer biri size bunu söylese, zihninizde ne olur? Muhtemelen, düşünmemeniz gereken her şey bir anda sıraya girer: geçmiş, gelecek, çamaşır makinesinde unuttuğunuz çorap, saçma birinin doğum günü… İşte tam da bu karmaşaya "Zen" deniyor olabilir. Ama Zen, bu karmaşayı çözmekle değil, ona gülümseyerek bakmakla ilgileniyor. Hatta bazen ona bakmadan da ilgilenebiliyor. Evet, Zen biraz tuhaf. Ama öyle güzel tuhaf. Zen kelimesi kulağa ya yeni bir meditasyon uygulaması ya da Uzak Doğu’dan ithal edilmiş bir çay markası gibi geliyor olabilir. Ama kökeni binlerce yıl öncesine, Hindistan’dan Çin’e, oradan Japonya’ya uzanan sessiz bir yolculuğa dayanıyor. Sessiz çünkü Zen konuşmayı sevmez. Anlatmaz. Göstermez. Sadece yaşanır. Zaten Zen ustalarına sorulan her sorunun cevabı da ya bir sessizliktir ya da saçma gibi görünen bir cümle: “Rüzgâr estiğinde bayrak mı hareket eder, yoksa sen mi?” Peki bu "hiçlik" neden bu kadar moda oldu? İnsanlar neden gözlerini kap...

"Negatif Durumları Nasıl Pozitife Çeviririz? İşte Size 10 Gerçek Hayat Taktiği!"

Hani bazı günler vardır ya, her şey üst üste gelir. Sabah kahveni dökersin, trafikte sıkışırsın, üzerine bir de moral bozan bir telefon... İşte o anlarda "Neden hep ben?" diye düşünürüz. Ama dur bir dakika. Gerçekten bu duygulara teslim olmak zorunda mıyız? Negatif bir durumun içinde pozitif bir pencere açmak mümkün mü? Cevap: Evet. Hem de düşündüğünden daha kolay.( Çünkü bu hafta böyle bir haftaydı ve ben hep neden? Neden ? Neden? Diye sorarken buldum kendimi sonra da bu taktikleri düşündüm bir bir uyguladım evet bazen işe yaramadığının farkındayım tabi ama denemekten vazgeçmedim günün sonunda kendimi bir savaşçı gibi hissettim ve vazgeçmediğim için kendimi tebrik ettim. Kısacası denemek bile iyi geldi.)  Gel, birlikte konuşalım. İşte günlük hayatta işe yarayan, içinden çıkamadığın ruh halini dönüştürebilecek 10 öneri: 1. Kendine izin ver ama orada kamp kurma Olumsuz bir şey yaşadığında hemen pozitif olmaya çalışma. Önce hisset. Kız, üzül, söylen... ama sonra o duyguda sapla...